Redhouse Sözlüğü Nasıl Harcandı?

(Redhouse Sözlüğü Nasıl Harcandı?; dunyabizim.com; 12.07.2017)





1811-1892 yılları arasında yaşamış İngiliz şarkiyatçısı Sir James William Redhouse bizim için en büyük dilbilimci ve lugatçılardan birisidir. Babıali Tercüme Odası, Mühendishâne-i Bahr-i Hümâyûn, Mekteb-i Ulûm-ı Edebiyye, Bahriye Şûrası gibi pek çok kurumda çalışan ve Türkçeye en büyük hizmetini sözlükçülük çalışmalarıyla yapan Redhouse, Sultan Abdülmecid tarafından İftihar nişanı almakla kalmamış, kendi ülkesinde de Kraliçe Viktorya’dan şövalyelik unvanı almış bir ilim adamıdır.

Bugün piyasada Redhouse adı taşıyan sözlüklerin hepsi onun çalışmalarına dayanmaktadır. Öncelikle Redhouse’ın bir değil, birden fazla sözlük çalışması olduğunu ve bunların kendi ölümünden sonra edisyondan geçtiğinin altını çizmemiz gerekiyor. Onun hazırladığı ve kendisinden sonra da basılan sözlüklerini kısaca tanıyalım:

1)   Müntahabât-ı Lugat-ı Osmâniyye: Osmanlı Türkçesindeki Arapça ve Farsça kelimeler için hazırladığı sözlüktür. Dört yıl boyunca sabah akşam çalışarak hazırladığı bu sözlüğü 1842’de tamamlamış, 1872’de ise genişleterek yeniden bastırmıştır. TDK yayınları tarafından latinize edilmiştir.

2)  Redhouse’s Turkish Dictionary in two parts: İngilizce-Türkçe ve Türkçe-İngilizce olmak üzere iki şekilde hazırlanan bu sözlük 1856-1857 yıllarında tamamlanmıştır. Daha sonraki yıllarda çeşitli basımları yapılmıştır.

3)  A Lexicon English and Turkish: Bir önceki, yani 2. numaradaki sözlüğün İngilizce-Türkçe kısmının genişletilmiş hâlidir. 1861’de Londra’da neşredilmiştir.

4)  A Turkish and English Lexicon: Bu da 2. numaradaki sözlüğün Türkçe-İngilizce kısmının genişletilmiş hâlidir. 1890’da İstanbul’da Amerikan Board Misyoner Heyeti adına A. H. Boyajian tarafından A Turkish and English Lexicon Shewing the English Significations of the Turkish Terms adıyla yayımlanmıştır. 1973’te Lübnan’da tıpkıbasımı yapılmıştır.

Redhouse’ın hazırladığı sözlükler bunlardır. Daha sonra harf inkılabı nedeniyle İngilizce-Türkçe (3 numara) ve Türkçe-İngilizce (4 numara) sözlüklerinin latin alfabeli baskılarına ihtiyaç duyulunca alanında uzman kişilerden oluşturulan bir heyet tarafından her iki sözlük de latinize edilmiştir; ancak yapılan sadece Arap harflerinin latin harflerine aktarılması olmamıştır.

Sözlük Nasıl Harcandı?

İngilizce-Türkçe sözlük 1950’de Yeni Redhouse Lûgati adıyla basılmış, Türkçe-İngilizce sözlük ise 1968’de Yeni Türkçe-İngilizce Sözlük adıyla basılmış; bilâhare bunlardan çağdaş ve muhtasar baskılar yapılmıştır. 1968’de latin harfleriyle yeniden basılan sözlüğün bugün piyasadaki tam adı “Türkçe/Osmanlıca-İngilizce Redhouse Sözlüğü”dür. Adından da anlaşıldığı üzere tahrir heyeti Redhouse’ın hazırladığı sözlüğe sonradan Türkçeye girmiş kelimeleri de ekleyerek büyük bir sözlük oluşturma gayretinde bulunduklarını iddia etmektedir.

Tahrir heyetinde mütehassıs isimler olduğunu söylemiştik: U. Bahadır Alkım, Nazime Antel, Robert Avery, Janos Eckmann, Sofi Huri, Fahir İz, Mecdud Mansuroğlu ve Andreas Tietze. İnsanın bu isimleri görünce sözlüğün yeniden yapılan edisyonuna güveni artmaması elde değil; ancak Önsöz’de yapılan tasarrufatın beyanını okuyuncaya kadar! İşte sözlük hazırlanırken ne yapıldığını doğrudan alıntılıyoruz (dikkat çeken yerlerin altını biz çizdik):

“Nâşirler, ilim adamlarının, Redhouse Lûgatının eski metninden kayda değer hiçbir kelimenin çıkarılmaması hususundaki kanaatlerine iştirak etmişlerdir. Bununla beraber, yeni malzemeye yer açmak mülâhazasıyla bazı eski kelimelerin metin dışı bırakılmalarına lüzum hâsıl olmuştur. Ümit edilir ki Osmanlıca metinlerde nadiren geçen veya farazî olarak mevcudiyeti düşünülen, hemen hepsi Arapça ve Farsça olan bu kelimeler bir kayıp teşkil etmeyecektir. Bu nevi kelimeleri ihtiva eden metinleri tetkik edecek bir ilim adamının masasında tafsilâtlı Farsça ve Arapça lugatların zaten mevcut olacakları düşünülebilir. (…) Bu sözlük, daha ziyade ilim adamlarını alâkadar edecek birçok hususları ihtiva etmektedir. Osmanlıca imlâların da verilmesi, bilhassa eski el yazmaları üzerinde ve diğer mevzularda araştırma yapanlara olduğu kadar, Osmanlıcada muhafaza edilmiş olup da yeni imlâda kaybolmuş olan farklarla ilgilenen dilcilere de yardımcı olacaktır…”

İşte görüldüğü üzere sözlükte yapılan şudur: Redhouse’ın sözlüğüne koyduğu madde başlarından bazılarını sözlükten atmak! Hangi madde başlarını atacaklarını da kendilerine göre “kayda değer” olarak tanımladıkları sübjektif bir ölçüyle tayin etmişler. Attıkları kelimeler için “Osmanlıca metinlerde nadiren geçenler” ve “farazî olarak mevcudiyeti düşünülenler” deyip daha sonra bu sözlüğün “ilim adamlarını” alâkadar ettiğini ve “eski el yazmaları üzerinde araştırma yapanlara” hitap ettiğini söylemek büyük bir çelişki doğurmuyor mu? O, kayda değer bulmadıkları sözcükler, ilim adamları ve yazma metinlerle uğraşanların karşılarına çıkmayacak da kimin karşısına çıkacak? Madde başlarının çıkarılma nedeni ise tek kelimeyle komik: Yeni malzemeye yer açmak mülâhazası. Kâğıt kıtlığı var da haberimiz mi yok? Belki de tek cilt çok kalın olmasın diye böyle bir tasarrufta bulundurlar; fakat bu da bahane değil, varsın iki cilt hâlinde olsun!

“Acaba çok madde başı atmışmılardır?” diye sözlüğün 1890 baskısından rastgele sayfa açıp madde başlarına baktık ve yeni baskısında var mı diye kontrol ettik. Sonuç gerçekten korkutucuydu. Hemen hemen elimizi attığımız her sayfada sözlükten çıkartılmış epey madde başı olduğunu gördük. Sadece birkaç sayfa karıştırarak sözlükten atıldığını, yani 1890 baskısında olup 1968 baskısında olmadığını tesbit ettiğimiz kelimelerden bir bölüm:

sayfa 593: temrih, temattut.
sayfa 1699: müttezir, mütezerrid, mütezerrir, mütezerri, müttezi, mütezennir, mütezemmit, mütesatil…
sayfa 2076: nahit, nahile, nuheyle, nedd, nedabet, nudbe, nudûr…

Gizlenen başka bir tasarruf

Bir sözlükten madde başlıklarını atmak o sözlüğü mahvetmekle eşanlama geliyor; lâkin yapılan maalesef bundan ibaret değil. Demin ki gibi Önsöz’de yer almayan ama inceleyince fark ettiğimiz, tahrir heyetinin başka bir tasarrufatı daha olmuş, o da madde başında yer alan anlamları kırpmak! Evet, yanlış okumuyorsunuz. Meselâ 1890 baskısında kelimenin on tane anlamı veriliyorken bizim 68 baskısında sadece 7 tanesi yer alabiliyor! Ayrıca kelimelerin semantik değişimleri göz önünde bulundurularak Redhouse’ın vermediği İngilizce karşılıklar da eklenmiş. Yine örnek olsun diye rastgele sayfa açıyoruz ve aynen kopyalıyoruz ki farkı gözlerinizle görünüz:

Rüyet (1890) 1. A seeing, perceiving with the sight; sight. 2. A perceiving mentally; insight forecast, perception. 3. A thing's facing (in any direction); direction. 4. An examining a disputed question; examination. 5. A conducting, managing, supervising; conduct, management, supervision. v . i . 1. To examine (a disputed question). 2. To supervise.
rüyet-i dava The hearing of a suit at law. zürüyeteyn An expression capable of two interpretations by being composed of words that convey a different meaning in different languages.

Rüyet (1968) A seeing, perceiving; visibility; perception; vision. 2. Examination; supervision. rüyet-i dava law the hearing of a süit –et to examine (a disputed question) 2. to supervise.



Girift (1890) 1. A taking, seizing. 2. A touching, wounding. 3. A catching, taking up. 4. A reprehending. 5. A fault, anything to be repreheuded or taken hold of. 6. A captive, prisoner. 7. An eclipse. 8. A method, touch of the fingers on a musical instrument so as to bring out musical notes. 9. т. A short flute or flageolet. 10. т. Anything short or dwarfish aud proportionally thick or stout. v. t. 1. To fake, seize. 2. To capture.

Girift (1968) 1. Involved, intriciate. 2. Calligraphy intriciate 3. A kind of ney no longer used. 4. A taking, seizure, capture; captive, prisoner. 5. Fault, sin, crime. 6. Eclipse.



Nakl (1890) I . A transporting, removing, carrying; transport, removal, conveyance. 2. A copying out a writing. 3. A translating a. document, etc. 4. A telling, relating, recounting. 5. A transferring property. 6. A patching or mending a shoe, etc. 7. A putting a sock of hide or leather to the foot of a. camel. 8. т. A changing one's residence. I - v. t. fyi. 1. To
transport, remove, carry. 2. To copy out a writing. 3. To tell, relate, recount. 4. To translate from one language to another, э. To transfer property. 6. To change one's abode. - iskan 1- The transport of heavy baggage- -mekan 1. A change of place. 2. A change of abode.

Nakil (1968) 1. Transport,transfer. 2. Removal 3. Translation; adaptation 4. Narration –i hane a move, change of adress – kafilesi convoy – i mekan 1. change of place 2. Change of residence  - ve tayin transfer and appointment – vasıtaları means of transport.


Yazının başlığında Redhouse Sözlüğü’nün “harcandığını” söylerken sanırız mübalağaya kaçmadık. Zira 1890 baskısı satıldığı gibi internette pdf’si de bulunabiliyor. Onu alıp Türkçe/Osmanlıca-İngilizce sözlük ile mukayese edip güzelim sözlüğün başına neler geldiğini kendiniz de görebilirsiniz.

Gönül isterdi ki Redhouse’ın sözlüğüne hiç dokunulmasın, madde başlarına güncel manalar eklensin ve sonradan Türkçeye girmiş olan kelimeler de sözlüğe ilâve edilsin. Aslında sözlüğe hiç müdahale edilmeyip sadece latinize edilmesi de kâfiydi. Araştırmacıları, Arap harfleriyle sorunu olmadıklarını düşünerek sözlüklerin sonraki baskılarına itimat etmemeleri için uyarmayı ve 1890 baskısına müracaat etmeleri gerektiğini söylemeyi vazife biliyoruz. 

Hiç yorum yok :