19. Yüzyıl Şairlerinden Tasavvufî Şiirler

(19. Yüzyıl Şairlerinden Tasavvufî Şiirler; Ayraç Dergisi, Sayı 62, Aralık 2014)

Tasavvufî şiir, coşkun hislerin dışavurumu olarak lirik, mühim hakikatlerin nazma dökülmesi olarak didaktik bir hüviyet taşıyabilir. Her iki durumda da işbu şiir geleneği, metafizik temeller üzerine kurulmasından dolayı, mahallî ve dönemsel özelliklerden ziyade yazıldığı coğrafî sınırlardan taşan ve kendi zamanını aşan niteliklere sahiptir. Yine de tasavvufî şiirin seyrine göz attığımızda, dile gelenlerin farklılık arz ettiği dikkatinazarımıza çarpar. Söz gelimi şiirinde ‘insan-ı kâmil’i konu edinen 15.asrın şairi ile 19.yüzyılın şairinin aynı hakikati aynı şekilde dile getirmesini bekleyemeyiz.  Mamafih bu, çağdaş şairler benzer biçimde şiir yazacaklar manasına gelmez. Fakat malzemenin dil olması cihetinden bakıldığında muayyen bir kelime kadrosu ile klasik şiirden biraz farklı da olsa belirli mazmunlardan istifade eden bu şiir bir yönüyle içinde bulunduğu devrin hususiyetlerini behemehâl ihtiva eder. Üstelik şairin de insan olması hasebiyle içinde bulunduğu zaman ve mekândan tamamen sıyrılması mümkün değildir. Dolayısıyla tasavvufî şiir her ne kadar soyut, derin, uhrevî, sembolik vasıflar taşırsa taşısın, muasır şairlerin kaleminden çıkan şiirler öyle yahut böyle müşterek unsurlar barındırırlar.

Edebiyat tarihi kitaplarında klasik edebiyat, halk edebiyatı ve tasavvuf edebiyatı altında ele alınan şiirlerin önceki yüzyıllara nazaran keyfiyet bakımından bir düşüş içerisinde olduğunu okusak da, bunun bahusus tasavvufî şiir için bir doğruluk payı olduğunu söylemek insaflı bir tutum ve sahih bir tespit olmayacaktır. Zira tasavvufî şiirde söz haline gelmiş duygular ve düşüncelerin, manevî gerçeklikleri ve insanın fıtrî tarafını anlatmasından ötürü zamana bağlı olarak kalite zaviyesinden yükseliş ve düşüşten bahsetmek yerine, edebî kıymeti esere ve şaire göre belirlemek daha yerinde olacaktır. Bu yolu takip edenlerin umumiyetle Ahmed Yesevî, Yunus Emre, Niyazî-i Mısrî, Aziz Mahmud Hüdayî başta olmak üzere belli başlı mutasavvıfların eserleri üzerinde yoğunlaştıklarını müşahede ediyoruz. Ancak burada, şiirlerinin sevilmesi ve benimsenmesi ölçüt alınarak ön plana çıkarılan isimlerin yanı sıra namlarını dahi duymadığımız şairlerin tarihte kaybolduğu gerçeğini göz ardı etme gafletine düşmekteyiz. Bu eserlerden bazıları araştırmacılar tarafından neşredilerek dar bir çevrede ilgi görürken, birçoğu ise kütüphanelerde yüksek lisans ve doktora tezleri için malzeme niteliğinden öteye geçmemektedir. Binaenaleyh bilinen şairlerin ve hakkında onlarca çalışma yapılmış şiirlerin okura tanıtılması çabasının yanında, adı dahi duyulmamış şairlerin şiirlerini günümüz okuyucusunun beğenesine sunmak gayreti içinde bulunmak lâzım gelmektedir.

AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:

Hiç yorum yok :