Yazma Eser
Yazma bir eser gördüğümüzde ortada üç şeyin mevcudiyetinden
söz edilir. Bunlardan birisi “yazan”dır ve bu insanoğlu adını verdiğimiz
varlığın ta kendisidir. İkincisi “yazı”dır ki bu da insanın düşünce ve
duygularını sembolik olarak bir yüzeye aktarmasına yarayan harfler, harflerden
müteşekkil kelimeler ve kelimelerden meydana gelen cümlelerdir. Üçüncüsü ise
“yazmak”tır. Yazmak, yazana nisbet olursa fiil, yazılana nisbet olursa o fiilin
neticesi olur. Fakat yazmaktan asıl maksat yazı olduğundan bu kelimenin yazıdan
başkasında kullanılması mecaz olur. Nitekim bir de harflerin ağızdan çıkan
seslere yani söze göre tertip edilerek yazıya geçirilmesi işi vardır ki buna da
mecaz olarak yazmak denir. Bunda yazının kendisi değil, söz ve mana matlup
olur. Bunu eskiden imlâ, tahrir, kitabet diye derecesine göre ayırt ederlerdi.
Filhakika düşünülürse bunda yazıdan ve yazmaktan fazla bir mana vardır. “Mektup
yazdım”, “makale yazdım”, “nota yazdım”, “levha yazdım”, “yazı yazdım” vs
tabirlerinde bu manalar ayırt edilebilir. Bizim “yazma eser” derken muradımız yazmak eyleminin sonucunda yazılmış olandır.
Eser deyince kitap harici materyaller de işin içine girer
ama büyük çoğunluğu kitap sınıfına giren nesneler olduğu için yazma eserler
deyince çoğumuzun aklına ilk gelen şey kitaplar olur. Yazma kitaplar günümüzde
üretilmediği ve sayıları sınırlı olduğu için tarihî eserler olarak kabul
edilmiş ve Yazma Eserler Kütüphanelerinde muhafaza edilmektedir. Bunun yanı
sıra kişisel kütüphanelerinde yazma eserlere sahip olanlar da vardır.
Kütüphanelerdeki eserlerin çoğu dijitale aktarılmıştır ve eserlerden istifade
etmek isteyenler kitabın kendisiyle birebir muhatap olma imkânına sahip
değillerdir. Eserlerin tahrif olmaması için kitapları kullanmak isteyenler,
dijitale aktarılmış fotoğraflarını kullanırlar.
AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder