Uyuyan Hazinemiz: Yazma Eserler

(Uyuyan Hazinemiz: Yazma Eserler; Ayraç Dergisi, Sayı 63-64, Ocak-Şubat 2015)

Yazma Eser

Yazma bir eser gördüğümüzde ortada üç şeyin mevcudiyetinden söz edilir. Bunlardan birisi “yazan”dır ve bu insanoğlu adını verdiğimiz varlığın ta kendisidir. İkincisi “yazı”dır ki bu da insanın düşünce ve duygularını sembolik olarak bir yüzeye aktarmasına yarayan harfler, harflerden müteşekkil kelimeler ve kelimelerden meydana gelen cümlelerdir. Üçüncüsü ise “yazmak”tır. Yazmak, yazana nisbet olursa fiil, yazılana nisbet olursa o fiilin neticesi olur. Fakat yazmaktan asıl maksat yazı olduğundan bu kelimenin yazıdan başkasında kullanılması mecaz olur. Nitekim bir de harflerin ağızdan çıkan seslere yani söze göre tertip edilerek yazıya geçirilmesi işi vardır ki buna da mecaz olarak yazmak denir. Bunda yazının kendisi değil, söz ve mana matlup olur. Bunu eskiden imlâ, tahrir, kitabet diye derecesine göre ayırt ederlerdi. Filhakika düşünülürse bunda yazıdan ve yazmaktan fazla bir mana vardır. “Mektup yazdım”, “makale yazdım”, “nota yazdım”, “levha yazdım”, “yazı yazdım” vs tabirlerinde bu manalar ayırt edilebilir. Bizim “yazma eser” derken muradımız yazmak eyleminin sonucunda yazılmış olandır.

Eser deyince kitap harici materyaller de işin içine girer ama büyük çoğunluğu kitap sınıfına giren nesneler olduğu için yazma eserler deyince çoğumuzun aklına ilk gelen şey kitaplar olur. Yazma kitaplar günümüzde üretilmediği ve sayıları sınırlı olduğu için tarihî eserler olarak kabul edilmiş ve Yazma Eserler Kütüphanelerinde muhafaza edilmektedir. Bunun yanı sıra kişisel kütüphanelerinde yazma eserlere sahip olanlar da vardır. Kütüphanelerdeki eserlerin çoğu dijitale aktarılmıştır ve eserlerden istifade etmek isteyenler kitabın kendisiyle birebir muhatap olma imkânına sahip değillerdir. Eserlerin tahrif olmaması için kitapları kullanmak isteyenler, dijitale aktarılmış fotoğraflarını kullanırlar.

AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:


Hiç yorum yok :