Eleştiri/tenkit kavramını, ele
alınan bir şeyi yahut bir kimseyi inceleyerek onun doğru ve yanlış taraflarını
ortaya koyma eylemi olarak tanımlarız ve açıkçası bu genel tarif onu
“değerlendirme”, “inceleme”, “analiz” mefhumlarından tam manasıyla ayırmamız
için yeterli olmamaktadır. Teoride durum buyken pratikte ise eleştiri kavramı bir
şeyin ya da bir kişinin menfi yönlerini ve noksanlıklarını meydana çıkarmak
anlamında kullanılmaktadır ki esas önemli olan da bir kavramın toplum
tarafından nasıl anlaşıldığıdır. Şayet söz konusu olan şey bir eser, çalışma
veya metinse, tenkit ameliyesinden mümkün mertebe nesnellik özelliği taşıması
beklenir. Öznelliğe kaçılırsa bile, eleştiri bir plan dâhilinde ve kemâl-i ciddiyetle
yapıldığı takdirde eksiklikler ve kusurlar esaslı bir şekilde masaya
yatırılabilir. Ancak ne yazık ki ülkemizde yayımlanan edebî ve ilmî
eleştirilerin çoğunun, amaç bağcıyı dövmek olduğu için, epeyce subjektif ve
kifayetsiz olduğunu itiraf etmeliyiz. Adam akıllı bir şeyler karalamaya
niyetlenenler çıkıyor elbet ama onlar da eserine yapılan tenkidi, şahsına
yapılmış bir saldırı olarak algılayanlar yüzünden bu işten vazgeçmekteler. Haliyle
yazıya geçirilmesi gereken eleştiriler dost meclislerinde şifâhî düzeyde
kalmakta. Bunun yanı sıra tenkidin nasıl yapılacağının pek iyi bilinmemesinden
ötürü, piyasada eleştiri namı altında bol bol iktibaslardan müteşekkil kitap
tanıtım yazılarının tedavülde olduğunu görüyoruz.
AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder