Romancı Yönüyle Peyami Safa

(Romancı Yönüyle Peyami Safa; Arka Kapak Dergisi, Sayı 13, Ekim 2016)


Dünyaya gözlerini açan çoğu kişinin iç ve dış etkenlerle şekillenen karakterine uygun bir hayat yaşadığını söylemek güç. Bunun en bariz göstergesi, kişinin yaşamını idame ettirecek işinin ya da ömrünü tükettiği meşguliyetinin, onun sevdiği ve en iyi yapabildiği şey olmaması. Burada suçu kişiyi yanlış yönlendiren aile fertlerinden eğitim-öğretim sistemini tasarlayan devlet ricaline, ülkenin ekonomik şartlarını belirleyen büyük devletlerden ağını ören kaderin kontrolünü elinde tutan tanrıya kadar yüklemek mümkün. Netice olarak insanların büyük bir kısmı istidat ve kabiliyetlerini sergileyecek imkânlara sahip olamadan öteki dünyaya göçüyor. Pek azı ise yeteneklerini ortaya koyarak eline aldığı işi başarıyla ifa edebiliyor. Hatta bunlardan bazıları, “ben dünyaya bu işi yapmaya geldim” dercesine benzerleri arasında sivriliyor, icraatları sayesinde âbidevî bir şahsiyet olarak maşerî hafızada muhafaza ediliyor. İşte bu kimseler arasında zikredebileceğimiz isimlerden olan Peyami Safa, kaleme aldığı eserlerle “tam bir romancı” olduğunu henüz yaşarken ispatlamış bir romancımız. Öyle ki onun romanları, sayıca çok ve bir hayli değerli olan fikir yazılarını dahi gölgede bırakmış.

Henüz iki yaşındayken babasının ve kardeşinin on ay içinde ölmesi, bunun karşısında annesinin düştüğü bunalım, maddî yetersizliklerden ötürü dokuz yaşında başlayan hayatını kazanmak mecburiyeti, sık sık hastaneye uğramasını icap ettiren hastalığı vs. bahtsızlıklar onu (kendi tabiriyle) kendini anlamaya ve yetiştirmeye mecbur bir küçük insanın tamamıyla hayatî zaruretlerden doğma bir terbiye, psikoloji ve felsefe tecessüsüyle doldurur. Hayat karşısında edindiği tecrübesiyle yetinmeyip bir otodidakt olarak kendini yetiştirerek makûs talihini bir fırsata dönüştüren Safa, hikâye ve roman sanatına adım atarken bir yazarı ayakta tutacak bilgi ve kültür birikimi yanı sıra ihtiyacı olan güvene de sahiptir. Müteakip yıllarda kendi kendine ve mükemmel surette öğrendiği Fransızcası sayesinde Batı edebiyatını yakından takip eden, içinde yaşadığı toplumu inceden inceye gözlemleyen, kültürleri şekillendiren düşünce akımlarını enine boyuna analiz eden ve roman sanatıyla ilgili literatürü tetkik eden müellifin romancılığı yıllar geçtikte olgunlaşmış ve sonuç olarak seçkin bir romancı olarak anılmayı hak etmiştir.   

AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:


Hiç yorum yok :