Eski ve Yeni Kelimelerin Semantik Bağlamda Tasnifi ve İzdivacı

(Eski ve Yeni Kelimelerin Semantik Bağlamda Tasnifi ve İzdivacı; Yeni Ufuklar Dergisi, Sayı 26, 2015)

Düşünmek, basitten karmaşığa doğrudur. Bir lahzada hâsıl olan düzayak düşünce, etkiye verilen ilk zihin tepkisiyle gerçekleşir. İlk tepkinin üzerine düşünmek, uzun vadeli düşünmektir ve bu düşünme biçimi mefhumlara dayanır. Kavramlar, mana verme aletimiz olup başlı başına varlık bütünleridir. Söz ise, akılda olan mefhumun varlıkla uyumudur. Diğer bir tabirle, düşünce ile var olanın izdivacıdır. Sözler, kelimelerden müteşekkil bütünlerdir. Kelimeler ise mücerred, mahallî ve hakikat ötesidirler. Binaenaleyh düşünme dediğimiz meleke ile birebir irtibatlıdırlar. Bir dilin kelimeleri, yalnızca lûgat manalarından ibaret varlıklar değillerdir; kullanıldıkları yere göre pek çok manaya gelebilirler. Bir kelime yeri gelir, birçok kavramı karşılar. Bilhassa bu sözcükler, mensup oldukları dilin kuvvetini artıran yapı taşlarıdır. Çünkü bir milletin fertlerinin zihinlerinde ne kadar çok mefhum varsa, o cemiyetin tefekkürü de o nispette güçlü olur. Kelime sayısının çok olması, mutlak manada kavram sayısının fazla olması demek değildir. Bilhassa somut anlam taşıyan sözcüklerde, aynı kelimeler aynı kavramları karşılayabilirler. Aynı manada görünen ama farklı manalara işaret eden, yani aralarında nüans olan kelimeler genellikle soyut kelimelerdir. Fakat yeri gelir, bahsettiğimizin tam aksine birkaç kelime bir tek mefhumu ifade edebilir. Bu durum da tefekkürden ziyade sanatsal ve estetik açıdan bir zenginliktir.


Türk dili ile ilgili Cumhuriyetten sonra gerçekleşen ve gündemde kalmayı başaran vaka harf devrimi olsa da, kelimelere yönelik girişilen icraatların, yani Arapça ve Farsça başta olmak üzere Türkçe kökenli olmayan kelimelerin dilden atılma çabaları ile kelime uydurma faaliyetlerinin masaya yatırılması, bizce daha elzemdir. Baştan söyleyelim ki, devrin hâkim ideolojisinin rüzgârına kapılarak eski kelimelere adavet beslenmesini ve dilin saflaştırma kisvesi altında fukaralaştırmasını konu edinmeyeceğiz. Bunun yanı sıra birtakım hassasiyetlerle uydurulmuş kelimelere ve “sal/sel” gibi eklere savaş açanların nasıl bir sonuç elde ettiğinden de bahsetmeyeceğiz. Biz yazımızda pragmatist bir zaviyeden bakarak elimizdeki kelime malzemesiyle “bugün Türkçe için ne yapabiliriz?”in cevabını arayacağız. 

AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:

Hiç yorum yok :