Bir dilden başka bir dile çevirisi
yapılan bir metin, çevrildiği metnin anlamını tam manasıyla aktaramaz ve
kusursuz bir biçimde yansıtamaz. Bundan dolayı bir dilin anlattığının başka bir
lisanda varoluş alanı bulması, “karşılıklar” bulunması suretiyle
gerçekleştirilir ve bu karşılıklar çoğu zaman “karışıklıkları” ve “karşıtlıkları”
beraberinde getirir; özellikle de söz konusu Kur’ân-ı Kerîm gibi kutsal bir
metinse. (Bundan dolayı Kur’ân-ı Kerîm çevirilerinin çoğu tercüme değil de
“meal” olarak zikredilir ki bu kavramın tercih edilmesini öngören ünlü müfessir
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’dır.) İnsan sözünün bile her zaman anlaşılamadığı
ve tarih boyunca hermeneutik yöntemlerin varlığı düşünüldüğünde, Allah’ın
kelâmı ile hazırlıksız ve donanımsız bir şekilde muhatap olup anlamamak pek
doğal karşıanacaktır. Fakat burada asıl sorun anlamamak değil yanlış anlamaktır
ve buna genellikle çeviri metinler sebebiyet vermektedir. Çünkü metafizik
metinleri çeviriden kasıt, onları yorumlamaktır. Yorumlama eylemi de
yorumlayanda başlayıp yorumlayanda biten bir ameliye olduğundan, çevirmenlerin
kasıtlı/ kasıtsız hataları, ilmî noksanlıkları, dikkatsizlikleri ve genel-geçer
doğru kabul ettikleri indî mütalaaları metne sirayet edecektir.
AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder