Yunus Böyle de Eydür

(Yunus Böyle de Eydür; Yeni Ufuklar Dergisi, Sayı 28, 2016)

Peygamber Efendimizin beşir ve nezir olarak gönderilmesi, onun izinden ve isrinden ayrılmayan evliyaullahın da hem müjdeleyici hem de uyarıcı vasıflara haiz olduğu hakikati bazen göz ardı edilmektedir. Mükâfatın çok ön plana alıp cezanın çok arkalara itilmesi, insanların din ve tasavvuf algılarında bir takım sıkıntıların zuhur etmesine neden olmaktadır. Bu zihniyete dayanak noktasını oluşturan ise sufîlerin çarpıtılmış sözleridir. Söyledikleri yanlış yorumlanan ve yazdıklarından alâkasız manalar çıkartılan sufîlerin başında Mevlâna ve Yunus Emre gelmektedir. Yunus Emre’nin “Türkçenin peygamberi”, “Türk şiirinin zirvesi”, “En güçlü sufî şair” nev’inden yakıştırmalarla büyüklüğünü vurgulayanları, hatta bazen bunu yapanların mihenk taşı olarak Mevlâna’yı gösterdiklerini ve ondan daha iyi şiir söylediğini iddia edenleri okuduk, okuyoruz. Büyük olmasına büyük ama “Yunus neden bu kadar büyük?” sualine verilen cevaplar muhtelif; kimisi şiirindeki muhtevanın, kimisi üslubunun, kimisi dilinin sadeliğinden dem vurmaktalar. Sorun şu ki bu yakıştırmaları yapanlar, Yunus Emre’yi istedikleri istikamette yansıtmakta bir beis görmemektedirler. Söz gelimi Yunus’un hiç hak etmediği halde yerleştirildiği mecraların başında hümanizm gelmektedir. Hümanizmanın ne olduğunu bilen ve Yunus Emre’nin şiirlerini okuyan her kişi, onun hümanist olmadığını mutlaka kavrayacaktır. Yunus’ta elbette insan sevgisi ziyadesiyle vardır, mamafih bu sevgi “yaratılanın yaratandan ötürü sevilmesi”nden başka bir şey değildir. Onun sevgisi, “dinler üstü” gibi masum görünümlü muzır kavramlarla tanımlanan, dinin üstünde ve dolayısıyla dinden ırak bir muhabbet değildir.

Yunus Emre, mütemadiyen cemaliyle ön plana çıkartılan, celali büsbütün hasıraltı edilen mutasavvıfların başını çekenlerdendir demiştik. Yunus Emre’nin divanını okuduğumuzda ise eserin sadece “sevelim, sevişelim” tarzı şiirlerden mürekkep olmadığı; sevdirdiği gibi ürküttüğü, müjdelediği gibi ikaz ettiği, hoş durumları tasvir ettiği gibi nahoş durumları da betimlediği dikkatınazarımıza çarpmaktadır. Üstelik Yunus, olumsuzlukları konu edinirken bunu şiirinde tüm çıplaklığıyla işlemektedir. Binaenaleyh biz bu yazımızda Yunus Emre’nin nezir, uyarıcı, korkutucu, kötülüklerden men edici cihetini göstermeye çalışacağız. Yani bir bakıma, eleştirdiğimiz zihniyete mutabık olarak Yunus’u bir yönüyle ele alacağız. Lâkin bunu, onu sadece bir veçhesinden anlamak ve anlatmak istediğimiz için değil; yalnızca bir müjdeleyici, dinin emir ve yasaklarını önemsemeyen profan bir şair, sevgisiyle dinlerin üzerinde cevelân eden bir hümanist vb. nitelendirmelerle belleyen ve belletmeye çalışan mantalitenin hatalı olduğunu göstermek için yapacağız. Haliyle vereceğimiz misaller de bu istikamette olacaktır.


AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:

Hiç yorum yok :